Neler yeni

Üstün Kabiliyetli Talebelerin Eğitimi

Emine Hoca

Kayıtlı Üye
Katılım
13 Eki 2011
Mesajlar
1,213
Beğeniler
3
#1

İnsanlar istidat bakımından farklı yaratılmaktadır. Belli bir sahada kabiliyeti olan bir kişi, başka bir sahada aynı derecede kabiliyetli olmayabilmektedir. Bunun yanısıra, aynı sahada kabiliyetli olan fertlerin kabiliyet seviyeleri de aynı tutulmamakta, bazıları daha üstün bir kabiliyetle dünyaya gelmektedir. Bunlara bağlı olarak, topluma kendiliğinden bir iş bölümü yapma ve her alanda sürekli gelişme imkânı verilmiş olmaktadır. Ne var ki, bazı devlet ve milletler, insanlardaki farklı kabiliyetlerin farkına varıp onların eğitimine ayrı bir önem verirken, bazıları da bunların farkına bile varamamaktadır. Bilhassa, üstün kabiliyetlilerin talebelik yıllarında tespit edilip eğitilememesi bir millet için büyük bir talihsizlik olarak görülmektedir. Bu yapılmadığında o kişiler kendileri ve içinde bulundukları toplum için zararlı ve tehlikeli hâle gelebilmektedir. Aslında üstün kabiliyetliler toplumların gelişmesinde, tarihin akışında, bilim ve teknolojinin ilerlemesinde büyük rol oynayabilir. Daha talebelik yıllarında üstün kabiliyetli çocuklarını keşfedip istidatları doğrultusunda eğiten devletler bilim, teknoloji ve ekonomi alanlarında ileri gitmekte ve dünyada söz sahibi olmaktadır. ABD, Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda, İngiltere, İsrail, Almanya gibi ülkelerde üstün kabiliyetli talebelerin eğitimine önem verilmekte, buna paralel olarak bu ülkelerde daha yüksek bir gelişme seviyesi görülmektedir (Teresa, 2005; Aydın, 1994; Hany, 1994). Osmanlı Devleti’nin uzun yıllar dünyaya hâkim olmasında da üstün kabiliyetli insanlara iyi bir eğitim verilmiş olmasının payı büyüktür. Dünyada üstün kabiliyetli talebelerin tespit edilmesi ve eğitilmesiyle alâkalı ilk ve en sağlıklı çalışmayı Enderûn Mektebi’yle Osmanlı Devleti yapmıştır.

Üstün kabiliyetli talebe kimdir?

Üstün kabiliyetliler, arkadaşlarından farklı ve sıra dışı düşünen, ayrıntılı noktalara dikkat eden, hâdise ve konulara kendine has yorumlar getiren, yeni bilgiler üretip bunları uygulayabilen, bilgileri çabuk öğrenen, zihnî ve akademik sahalarda lider olan, sanat dallarının birinde veya birkaçında yüksek performansa sahip kişilerdir. Bunlar toplumun % 2’lik dilimini oluştururlar. Bu kişiler, notlarla uğraşmayı, düzenli ders çalışmayı, ödev yapmayı fazla sevmezler. Her şeye pratik çözüm bulma eğilimindedirler. Bu kişiler yeni fikirler üretirler, üretilen fikirleri geliştirmeyi düşünürler, analiz ederler, sorgularlar; fakat düzensiz olabilirler. Genellikle okullarda problemli, uyumsuz, dersin akışını bozan, çok itiraz eden veya hiçbir şeye karışmayan kişiler olarak karşımıza çıkarlar. Dünya tarihinde önemli değişiklikler yapan insanların hayatını araştıranlar, bu kişilerin kabiliyetlerinin öğretmenleri tarafından fark edilemediğini ve okullarda problemli kişiler olarak görüldüklerini yazmaktadırlar (Enç, 1979). Meselâ Edison, okula uyum sağlayamayınca tecrübeli bir öğretmen olan annesi tarafından evinde okutulmuştur (Ataman, 2003).

Üstün kabiliyetli talebelerin tespit edilmesi eğitimcilerin zorlandıkları bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır. Batı’da bu maksatla çeşitli testler geliştirilmiştir. Bunlardan biri de zekâ testleridir. Genel geçerli ve güvenilir zekâ testlerinden 125–130 ve üzeri puan alan talebeler üstün kabiliyetli olarak kabul edilmektedir.

Genel zihnî kabiliyeti üstün olan talebeler şu hususiyetleriyle dikkat çekerler (Ersoy Ö, Avcı N, 2001; Çağlar, 1972; Özsoy ve Ark, 2002):

* Hızlı öğrenirler. Kabiliyetli oldukları sahalarla alâkalı bilgileri akranlarına göre çabuk kavrarlar ve bu bilgileri yorumlamayı isterler.

* Öğrendiklerini geliştirmeyi düşünürler. Öğrendikleri bir konuyu ileriye götürücü sorular sorarlar ve onda sürekli bir gelişme olmasını isterler. Bu kabiliyet değerlendirilmediğinde körelip gitmekte ve ilkokulda gelişmeye aç olan bir talebe liseyi bitirdiğinde bu açlığı hissetmez hâle gelebilmektedir.

* Kendilerinden büyük kişilerle konuşmaktan hoşlanırlar. Arkadaşlarını çoğunlukla kendilerinden büyük kişilerden seçerler. Özellikle öğretmenleriyle veya bir büyükle ilmî konular hakkında konuşmak isterler.

* Bir şeyi muhakeme etmek ve yeniden şekillendirme kabiliyetine sahiptirler.

* Mûtat dışı bir zihnî enerjiye sahiptirler. Dâima faal olmayı şiddetle arzu ederler.

* Çok faal, hareketli olabildikleri gibi içine kapanık kendi hâlinde yaşayan biri de olabilmektedirler.

* Anlatılan bir konudaki ayrıntılı noktaları yakalarlar.

* Öğrenmeyi anne-babası, öğretmeni ve yakınlarının hatırı için değil, kuvvetli öğrenme arzularını doyurmak için yaparlar.

* Meraklıdırlar; sürekli olarak nasıl ve niçin soruları sorarlar.

* Oldukça geniş bilgi depolama özelliğine sahiptirler.

* Karmaşık nesne ve hâdiseleri kolaylıkla anlarlar.

Bu hususiyetleri çoğaltmak mümkündür (Tarhan, 2005). Ancak şu hususa da dikkat etmek gerekir; talebe bu hususiyetlerden sadece bir veya birkaçına sahip ise buna bakarak onun üstün kabiliyetli olduğu neticesi çıkarılmamalıdır. Diğer yandan çoklu zekâ yaklaşımına göre, talebelerin kabiliyetli olduğu alanlar farklı olabilmektedir. Bir talebe matematikte üstün bir kabiliyete sahip olurken, sosyal derslerde vasat olabilmekte, resimde vasatın altında kalabilmektedir. Resimde üstün kabiliyete sahip olan bir talebe ise, meselâ fen derslerinde başarısız olabilmektedir. “Zeki talebe her derste başarılı olur.” anlayışı her talebe için geçerli değildir. Bundan dolayı, belli bir sahada üstün kabiliyetli olan bir talebeyi tespitte kullanılan bir metot, başka sahada uygun olmamaktadır. Resim, müzik, spor gibi alanlarda üstün kabiliyetli olanların tespit edilmesi ayrı metotlarla yapılmaktadır.

Üstün kabiliyetli talebelere uygulanan eğitim modelleri
Üstün kabiliyetli talebelerin eğitimiyle alâkalı dünyanın çeşitli ülkelerinde farklı modeller uygulanmaktadır. Bunların esası; ayrı eğitim, birlikte eğitim ve ferdî eğitim olmak üzere üç yaklaşıma dayanmaktadır (Ataman, 2003; Çağlar, 2004; Özsoy ve Ark, 2002).

1- Ayrı eğitim: Ayrı eğitimde üstün kabiliyetli talebeler zekâ bölümleri dikkate alınarak özel bir okulda toplanıp özel bir eğitim görmektedirler. Ayrı eğitimin en başarılı örneği Osmanlı Devleti’ndeki Enderûn Mektebi’dir. Enderun’dan önce ve sonra benzer başarılı bir uygulamaya rastlanmamaktadır. Günümüzde benzer eğitim metotlarının, talebelerin toplumdan tecrit edilmeleri, kendilerini toplumun üzerinde görmeleri, bencil olmaları, sağlıksız kişilik gelişimi (Çağlar, 2004) gibi sebeplerden dolayı uygulanması sağlıklı görülmemektedir.

2- Birlikte eğitim: Bu eğitimde üstün kabiliyetli talebeler okulundan ve arkadaşlarından ayrılmadan eğitim görmektedir. Bu model aşağıda belirtildiği gibi beş farklı şekilde uygulanabilmektedir:

Özel sınıfta eğitim: Üstün kabiliyetli talebeler okulun içinde özel bir sınıfta toplanmakta ve burada eğitim görmektedir. Ülkemizde 1960’lı yıllarda denenen bu uygulamada başarı sağlanamamıştır (Ataman, 2003).
Okula erken başlama: Üstün kabiliyetli olduğu tespit edilen talebeler takvim yaşına bakılmaksızın okula bir veya iki yıl erken başlatılmaktadır. Genel zihnî performans yönüyle sağlıklı olan bu uygulama; beden, his ve ruh gelişmesi yönleriyle sakıncalı görülmektedir.

Hızlandırmalı eğitim: Talebelerin zekâ düzeylerine bakılarak bir üst sınıfa atlatılması şeklinde olmaktadır. En fazla 2 defa yapılması uygun görülmektedir.
Benzer kabiliyet grupları: Kabiliyet ve ilgi alanları aynı olan talebelerden bir grup oluşturularak derslerden sonraki zamanlarda talebelerin ilgili oldukları alanlarda çalışmalar yapılması şeklinde uygulanmaktadır.
Program zenginleştirme: Akranları arasında eğitim gören üstün kabiliyetli talebelere normal eğitim ortamında özel faaliyetlerin yapıldığı uygulamadır.
3- Ferdî eğitim: Üstün kabiliyete sahip kişiler kabiliyetli oldukları sahada hususi bir eğitime tâbi tutulurlar.

Tavsiye edilen eğitim modelleri
Uygulamalar incelendiğinde en uygun modelin ‘benzer kabiliyet grupları’ ve ‘program zenginleştirme’ olduğu görülmektedir. Akranlarından ve bulunduğu ortamdan ayrılan talebelerde değişik sıkıntılar ortaya çıkmaktadır.

Benzer kabiliyet gruplarında eğitim
Bu metot uygulanırken kabiliyet alanları ve ilgileri aynı olan talebelerden bir grup oluşturulur. (İdeal bir grup sayısı 3’tür). Bu gruba bir rehber öğretmen verilir.

Derslerden sonraki zamanlarda bu talebeler ilgili oldukları alanlarda araştırmalar yaparlar. Bu araştırmalar öncelikle basit konularda yapılır. Basit konular üzerinde çalışılırken talebeler bilim yapmanın metotlarını öğrenir ve uygularlar. Nasıl araştırma yapılacağı, problemle karşılaşılınca neler yapılacağı bu sırada öğrenilir. Talebeler bu metotları öğrenirken nasıl öğrendiklerinin farkına varmazlar; ama öğrenirler. Böylece üstün kabiliyetli talebeleri küçük yaşlardan itibaren araştırmacı, geliştirmeci, yenilikçi, değişime açık, bilgiye ulaşan, bilgileri kullanan ve geliştiren kişiler olarak yetiştirme fırsatı bulunur. Aynı zamanda bu kişiler, arkadaşlarından ayırıp toplumdan tecrit edilme, etiketlenme gibi olumsuzluklara mâruz kalmazlar. Bu çalışmalarla üst sınıflardaki talebeler, alt sınıflardaki talebelere üstün kabiliyetli talebelerin nasıl çalışması gerektiğine dâir örnek teşkil ederler.

Program zenginleştirmeyle eğitim
Zenginleştirilmiş program eğitiminde talebe sınıfında normal şekilde eğitimine devam eder. Kabiliyetli olduğu alanda öğretmenin rehberliğinde araştırmalar yapar ve bu araştırmanın neticelerini sınıfındaki arkadaşlarına anlatır. Böylece talebe kendi kabiliyetlerini geliştirme imkânı bulurken arkadaşlarına faydalı olmanın da tadına varır.

Aynı zamanda çalışmalarıyla diğer talebelere de örnek teşkil eder. Bu çalışmada en önemli iş öğretmene düşmektedir. Öğretmen talebenin ilgi alanını tespit etmeli ve talebenin fıtratına uygun bir şekilde çalışmalar ayarlamalıdır.

Üstün kabiliyetli talebelerin eğitiminde nelere dikkat edilmelidir?

Üstün kabiliyetli bir talebeye ‘üstün kabiliyetli’ olduğu söylenmemelidir. Çünkü ‘üstün’ kelimesi talebelerde üstünlük duygusu oluşturmakta ve bunun devamında talebenin kendini aşırı beğenmesine, kendinden başka kimsenin fikrini kabul etmemesine, başkalarını küçük görmesine, ben her şeyin en iyisini yaparım düşüncesine kapılmasına yol açmaktadır. Bu tür düşüncelerin devamında da talebe, ‘Ben üstünüm, benim çalışmama gerek yok!’ diyerek çalışmaları bırakabilmektedir.

Her talebe kendi kabiliyet alanı açısından değerlendirilmelidir. Meselâ matematik istidadı olan bir talebe, sadece matematikte üstün kabiliyete sahip olduğu göz önünde bulundurularak eğitilmelidir. Matematikte üstün bir talebenin fen derslerinde vasat, aynı şekilde resimde üstün yeteneğe sahip bir talebenin matematikte orta seviyede, fen dersinde de başarısız olması ihtimal dâhilindedir. Toplumumuzda ve eğitim dünyamızda başarılı bir talebenin her alanda başarılı olması gerektiği gibi yanlış bir anlayış vardır. Üstün kabiliyetli talebeler bir veya birkaç sahada kabiliyetli olurken, diğer sahalarda orta seviyede veya ortanın altında olabilmektedir.

Üstün kabiliyetli talebeler hususi eğitime muhtaç talebelerdir. Nasıl ki zihin engelli, görme engelli, işitme engelli talebelerin eğitiminde bu sahadaki uzman kişilerden yardım alınıyorsa, üstün kabiliyetli talebelerin eğitiminde de yetişmiş uzman kişilerden yardım alınmalıdır.

Netice

Normal bir talebe ile üstün kabiliyetli bir talebe arasındaki en büyük fark; üstün kabiliyetli talebenin kabiliyetli olduğu alanda üretken olması, yeni bilgiler üretmesi, üretilenleri geliştirmesi, yani bir değişme ve yenilenme içinde olmasıdır. Onlar sıradan insanların imkânsız gördüklerini veya akıllarından geçmeyenleri gerçekleştirebilirler. Gemilerin karadan yürütülmesi, elektriğin bulunması, motorlu vasıtaların geliştirilmesi, yıllarca değerini kaybetmeyen resim, müzik, edebiyat ve sanat eserlerinin yapılması ancak kendilerine üstün kabiliyetler bahşedilen insanlar vasıtasıyla gerçekleştirilmiştir.

Üstün kabiliyetli olmak Allah’ın bir lütfudur. Hem bu lütfa mazhar olan kişinin hem de bu kabiliyeti keşfedip yetiştirmekle mükellef olan anne-baba ve öğretmenin bu lütfun farkına varması gerekir. Bu husus keşfedildikten sonra, onun geliştirilmesi ve sıradan insanların yapamayacağı işlerin onlar vasıtasıyla yapılması mümkün olabilir. Böylece lütfedilen bu üstün kabiliyet, insanlık için hayırlı işlere vesile olur ve bundan hem kabiliyetli kişi hem de toplum fayda görür. Diğer yandan, bu kişilerin mânevî ve ahlâkî değerlerle donatılması da gerekir. Ahlâkî değerlerden mahrum bırakıldığında bu kişilerin zararlı unsurlar hâline gelmesi ve topluma sıradan kişilere göre daha fazla zarar vermesi muhtemeldir. Bu vazifeleri bir arada tahakkuk ettirecek olan ise öncelikle eğitim camiasıdır. Fatih’in İstanbul’u fethederek çağ kapatıp çağ açmasında, kendine bu misyonu üstlenebilecek bir kabiliyet verilmiş olmasının yanında, onu böyle bir vazifeye hazırlayan Akşemseddin’in rolü de unutulmamalıdır. Bilgiyi ahlâkla birleştirip dünyaya huzur, barış ve güven sunan insanları günümüz dünyası dört gözle beklemektedir. Bu insanların her biri farklı bir kabiliyetle hayatın farklı bir sahasına girdiğinde, dünyanın güzele ve iyiye doğru gidişi daha büyük bir hız kazanacaktır.

Kaynaklar- Ataman, Ayşegül. (2003), Özel Eğitime Giriş, Gündüz Yayıncılık. Ankara.
- Aydın, Selim. (1994), Eğitime Farklı Bir Bakış, İzmir, TÖV Yayınları.
- Çağlar, Doğan. (1972), Üstün Zekâlı Çocukların Özellikleri, Ankara Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, Cilt 5. Sayı: 3.
- Çağlar, Doğan. (2004), Üstün Zekâlı Çocukların Eğitim Modelleri, Çocuk Vakfı Yayınları, İstanbul.
- Enç, Mitat. (1979), Üstün Beyinli Gücü, Ankara Üniversitesi Eğitim Fakültesi Yayınları. No:83 Ankara.
- Ersoy Özlem–Avcı Neslihan. (2001), Üstün Zekâlı ve Üstün Kabiliyetliler, Özel Gereksinimi Olan Çocuklar ve Eğitimleri, Özel Eğitim, Ya-pa Yayıncılık, İstanbul.
- Feldman, D. F. (2000). Developmental Theory and the Expression of Gifts and Talents. Developing Talent Across the Life Span, Hove,UK: Psychology Pres
- Hany, A. Ernst. (1994). On the interdependence of diagnosis and counseling in the support of the highly gifted. Behavioral and Cognitive Development. Presentation given at the Congress for the German Psychological Association, Hamburg.
- Monaco, Theresa. (2005). American and British Educational Practices for Gifted and Talented Students, AE-Extra. January. Available Online.
- Özsoy, Yahya. Mehmet Özyürek, Süleyman Eripek. (2002) Özel Eğitime Muhtaç Çocuklar: Özel Eğitime Giriş, Karatepe Yayınları. s.140–142, Ankara.

Hayati TARHAN

ALINTIDIR.
 

Forum istatistikleri

Konular
18,892
Mesajlar
30,368
Kullanıcılar
27,851
Son üye
Mfbos
×