Neler yeni

Tutunamayanlar Oğuz Atay

Katılım
13 Eki 2011
Mesajlar
269
Beğeniler
1
#1

Tutunamayanlar, Türk edebiyatının en önemli eserlerinden biridir. Berna Moran, Oğuz Atay'ın bu ilk romanını "hem söyledikleri hem de söyleyiş biçimiyle bir başkaldırı" olarak niteler. Moran'a göre "Oğuz Atay'ın mizah gücü ve duyarlığı ve kullandığı teknik incelikler, Tutunamayanlar'ı büyük bir yeteneğin ürünü yapmış, eserdeki bu yetkinlik Türk romanını çağdaş roman anlayışıyla aynı hizaya getirmiş ve ona çok şey kazandırmıştır. "Küçük burjuva dünyasını ve değerlerini zekice alaya alan Atay, "saldırısı tutunanların anlamayacağı, rededeceği türden bir romanla yazar

"...insanların yalan söylemesi için bir gerekçe görmediğinden, onlara inanmakta güçlük çekmiyordu. insanlara inanmadan onlarla birlikte olmanın mümkün olmadığını sanıyordu. insanlara inanmadığı zaman onlardan kaçıyordu. söylenenlere inanmadığı zaman, inanır görünmenin, insanlara ihanet etmek olduğunu düşünüyordu ve bu ihanetinin anlaşılmaması için, ortalıkta görünmemeyi tercih ediyordu. insanları, metin gibi bayağı bulduğu zaman kendinde de aynı bayağılığın bulunduğunu, başka türlü o insanlarla birlikte olamayacağını hissediyordu. metin de, yalanlarına bu kadar kolay inanan bir insan olduğu için, selim'i küçümsüyordu. selim'in ilerde baş kaldırmasını önlemek için, onun kişiliğini göstermek istediği anlarda cesaretini kırarak gelişmesini engelliyordu. selim, kendisi gibi yalanlar bulup söyleyemiyordu. bu nedenle metin, selim'le birlikte bulunmaktan çok hoşlanmıyordu. selim, insanın yaratıcı hayal gücünü öldürüyordu. kambu duruşu, dağınık saçları ve ütüsüz elbisesiyle selim, insanı can sıkıntısı ve ümitsizliğe sürüklüyordu. insan ona bakınca, geçici bir süre kendinden memnun oluyordu; fakat sonunda canı sıkılıyordu.

selim de can sıkıcı ve hayal kırıcı görünüşünün, insana yeni heyecanlar ilham etmeyen pısırıklığının farkındaydı. her gece yatakta bu durumdan kurtulmak için allah'a yalvarıyordu: omuzları biraz daha genişleyemez miydi? gittiği partilerde bir kenarda oturup surat asmamak için acaba ona dans öğretilemez miydi? allah, selim'e dans öğretmeye pek niyetli görünmüyordu. her şeye kadir olduğu halde böyle küçük işlerde bile kullarına yardım etmiyordu. üstelik bu işlerde metin'i memur ediyordu ve metin de selim'in beceriksizliğiyle alay ediyordu: selim'in hiçbir şey öğrenemeyeceğini söyleyerek gülüyordu. selim ise, kendini metin'e beğendirmek için çırpınıyordu. bir yandan da allah'a başvurmayı ihmal etmiyordu: çok zayıftı, biraz daha kuvvetlenemez miydi? metin, izci kampında trampet çalıyordu, selim de trampet bölüğüne lınamaz mıydı? allah susuyordu..."



Bize öğretilen her söze kandık
‘Yasaktır’ ‘Memnudur’ dendi, inandık
Hep ‘Girilmez’ levhasına aldandık
Bu tutulan, yanlış yol gelir bize



Hayat düşünceleri tutan bir hapishanedir. İnsan can sıkıcı bir saç demetidir. Ben de akılsız bir robotum..



"Kendi önsözümü yazacağım.Olmayan romanların yazarı Selim Işık için
önsözler yazacağım.Her önsözde,okuyucunun karşısına değişik bir
kişilikle çıkacağım.Bin yazar kadar,on bin yazar kadar güçlü olacağım
böylece.Bazı önsözlerde başarısız bir yazar olacağım:ilk eserimin
ilgi görmemesi üzerine ümitsizliğe kapılarak intihar ediceğim.Bazen
de,o kadar meşhur olduğum halde anlaşılmamış olmanın ıstırabını
duyacağım gene:insanlardan kaçacağım."
 

Forum istatistikleri

Konular
18,892
Mesajlar
30,368
Kullanıcılar
27,851
Son üye
Mfbos
×