Neler yeni

Kırık Testi

Meltem Hoca

Kayıtlı Üye
Katılım
19 Eyl 2011
Mesajlar
1,090
Beğeniler
4
#1

Sultan 1. Mahmud, dışarı çıkacağını irade buyurdu ve hazırlık yapılmasını, Mimar Ahmet Ağa’nın da bu gezintide bulunmasını emretti. Saraydan ayrılıp yola koyuldular ve Azapkapı civarında durdular.
“Yaklaş mimar ağa” dedi Padişah...
Sonra sadrazamına da işaret etti: “Yaklaşın size bir hikâye anlatacağım.”
Herkes merak içindeydi.
“Bundan çok yıllar önce, Büyük Validem Rabia Gülnuş Sultan tam da buradan geçiyormuş. Şu gördüğünüz harap çeşmenin başında küçücük bir kız çocuğu, önünde kırık bir testi, hüngür hüngür ağlıyormuş. Büyük Validem kızı yanına çağırıp ihsanda bulunmuş. Çünkü çok güzel ve sevimli olan o küçük kızın ağlamasına yüreciği dayanamamış. Fakat kız ağlamaya devam etmiş. Rabia Gülnuş Sultan sormuş, neden hâlâ ağlıyorsun diye. Çünkü testisini kat be kat fazlasıyla alacak para vermiş.
Kız demiş ki, ben testiye ağlamıyorum. Zaten bu su çok az akıyor. Testi dolsun diye uzun zamandır bekliyorum. Şimdi o kadar vakit kaybettim ki, hanımım evde beni azarlayacak.
Meğer kız kimsesizmiş ve bir ailenin yanında hizmetçilik yapıyormuş. Büyük Validem kızın bu cevabına çok üzülmüş ve diğer taraftan çok akıllı ve güzel bulmuş. Hemen kızın hanımına haber yollamış ve kızı saraya yanına almış.
Sonra onu büyük bir ihtimamla yetiştirmiş. Aradan zaman geçmiş, o küçük kız serpilmiş, çok iyi yetişmiş ve validem de oğlu Sultan 2.Mustafa ile yani cennetmekân babam ile nikâhlamış...”
Çıt çıkmıyordu. Herkes büyük bir saygı ve dikkatle dinliyordu. Hatta bazıları ağlamaya başlamıştı.
Bu ne güzel bir ülkeydi. Ne güzel bir milletti. Ve Osmanlı ne muhteşem bir aileydi. Küçücük bir hizmetçi kıza sahip çıkıyor, onu aşağılamıyor, yetiştiriyor ve zamanın Padişahına eş yapıyor...
Birçoğu çoktan Rabia Gülnuş Valide Sultan’a “Fatiha”lar okumaya başlamıştı bile... Dünyanın hiçbir yerinde böylesine hayırsever ve faziletli “hanım sultanların” olduğu başka bir aile yoktu.
Sultan 1. Mahmud kısa süren bir sessizlikten sonra devam etti: “İşte ağalar, o küçük kız çocuğu, o küçük hizmetçi, benim sevgili anacığım, Saliha Sultandır. Ve yıllar önce bu çeşme başında gözyaşı dökmüştür. Şimdi buraya öyle bir çeşme yapasınız ki, hem annemin adını yaşatsın, hem de suyu hiç azalmasın, çocuklar ağlamasın... “
Önce “Emredersiniz hünkarım” sesleri...
Sonra “Maşallah” temennileri ve fısıltıları...
Ardından dualar ve şükürler, sessizliğin içinde 1. Mahmud Han’a bir sevgi ve bağlılık seremonisi olarak süzülmeye başladı.
Osmanlı merhamet demekti... Osmanlı vefa demekti... Osmanlı hizmet demekti...
“Saliha Sultan Çeşmesi”, 1.Mahmud Hanın hayır ve hasenat denizinden küçücük bir damlaydı...


Murat Başaran
 

Forum istatistikleri

Konular
18,892
Mesajlar
30,368
Kullanıcılar
27,851
Son üye
Mfbos
×