Çocuğuma Yürüteç Almalı mıyım?
Günümüzdeki son araştırmalarda annenin hamileliği döneminde aldığı ilaçlardan, çevresel uyarıların çokluğundan (televizyon izlemesi, müzik dinlemesi, bilgisayar kullanımı gibi…) fetüsün bedensel olgunlaşmasının çabukluğu bizleri hayrete düşürmektedir.
Yeni doğanın en gelişmiş duyusunun işitme olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu nedenledir ki, fetüs, annesi ile konuşan kişilerin seslerini anne karnındayken algılamakta, dünyaya geldiğinde aynı sesleri duyduğunda o kişilere tepkiler vermektedir.
Yeni doğan, doğar doğmaz başını tutabilmektedir. Oysa eskilerde 40’ı çıktıktan sonra başını tutma kontrolü görülürdü.
Yeni doğan bebeğin en geç gelişen duyusu ise görme duyu organıdır. Oysa yeni araştırmalarda yeni doğan bebeğin eskisine oranla miyopisinin kısa sürede kaybolduğu gözlenmiştir.
Daha sonraki aylarda ise; 4-5 aylıkken sırt üstü yattığı yerde yüzü koyun dönmeye başlar, ayaklarını oynatır. 5-6 aylık olduğunda önce destekli, ardından desteksiz oturmaya başlayan bebeğin sonraki hedefi emeklenmektir.
Gelişim özelliklerine göre yürüyebilmek için gerekli olgunlaşma sürecini tamamlayan bebekler, ortalama 10-14 aylık olduklarında yürürler.
Acaba bu olgunlaşma süreci de mi kısaldı?, diye sormamak imkansız. Şuracıkta 9 aylık bebeği olanlarda bir araştırma yapsak, eminim ki, ‘’benim bebeğim sıralamaya başladı’’, diyenlerin sayısı oldukça fazla olacaktır.
Ailelerin Yürüteç Hakkındaki Düşünceleri
İşte bu noktada kış günlerinin yaklaştığı şu günlerde aileler bebeklerinin yerlerde emeklemesine karşı tepkili olabiliyorlar. Bunun da nedeni ‘’çocuğum üşütmesin’’ mantığıdır. ‘’Yürüteçte olursa onu yerlerden kurtarabilir, üşütmesini önleyebilirim, diye düşünen aileler çocuklarına dengeli, düşmeyeceği, ses çıkartan yürüteçler alarak, bebeklerinin oradan oraya yürüyerek giderken, çabuk yürüme işlevini kolaylaştırmayı amaçlarlar.
Yürüteçteki bir Bebek Sizce Özgür müdür?
Elbette değildir. Emeklerken bütün vücudundaki kasları kullanacağından kasları gelişir.
Evin her köşesini keşfe çıkar, dolayısı ile eşyalara dokunur, onları tanır,
Evdeki tehlikelerden haberdar olmaya başlar. (6 ay)
Bol bol hareket eden bebek, çabuk acıkacak, iştahla mamasını yiyecektir.
Ayakta durabilmek bile onun için bir başarıdır. Övülmek ister. Başardığında alkış gibi ödüller bekler, sevincini belli eder. Böylece kendine olan güven duygusu gelişir.
Çocuğunuzun hareketlerini kısıtlayan yürüteçte ise, başarma duygusunu tatması mümkün olamayacak, kaslarını yeterince kullanamayacak, her yere uzanamayacak, tehlikelerin neler olduğunu öğrenmesi bile gecikmeye uğrayacaktır.
Bedenini tam kullanamadığı, kısıtlı hareketinin olduğu yürüteçte yaş özelliğine uygun gelişimini tamamlayıp, olgunlaşması için oyuncaklara dokunması, iki bloğu üst üste koyması, nesneleri ağzına götürüp onu oral yolla tanıması gerekirken, yürüteçte bunları yapamayacaktır. Üstelik eline verdiğiniz bir oyuncak sürekli yere düşecek, siz yerden alıp ona verdiğinizde; ‘’ben ağladığımda istediklerim oluyor, her istediğimi ağlayarak yaptırabilirim’’ , mantığı gelişmeye başlayacaktır.
Bütün bu yazdıklarımdan sonra ne dersiniz, yürüteç mi?, özgürlük mü?
Kararlarını kendi alabilen ,aldığı kararlarda sonuçlarına da kendilerinin katlanacağı,Üstün DÖKMEN hocamızın dediği gibi suflör kullanmadan yaşamayı bilen gençler yetiştirmek ümidi ile…
Eğitimci Yazar: Emel ÖZDEMİR
22.10.2011
Günümüzdeki son araştırmalarda annenin hamileliği döneminde aldığı ilaçlardan, çevresel uyarıların çokluğundan (televizyon izlemesi, müzik dinlemesi, bilgisayar kullanımı gibi…) fetüsün bedensel olgunlaşmasının çabukluğu bizleri hayrete düşürmektedir.
Yeni doğanın en gelişmiş duyusunun işitme olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu nedenledir ki, fetüs, annesi ile konuşan kişilerin seslerini anne karnındayken algılamakta, dünyaya geldiğinde aynı sesleri duyduğunda o kişilere tepkiler vermektedir.
Yeni doğan, doğar doğmaz başını tutabilmektedir. Oysa eskilerde 40’ı çıktıktan sonra başını tutma kontrolü görülürdü.
Yeni doğan bebeğin en geç gelişen duyusu ise görme duyu organıdır. Oysa yeni araştırmalarda yeni doğan bebeğin eskisine oranla miyopisinin kısa sürede kaybolduğu gözlenmiştir.
Daha sonraki aylarda ise; 4-5 aylıkken sırt üstü yattığı yerde yüzü koyun dönmeye başlar, ayaklarını oynatır. 5-6 aylık olduğunda önce destekli, ardından desteksiz oturmaya başlayan bebeğin sonraki hedefi emeklenmektir.
Gelişim özelliklerine göre yürüyebilmek için gerekli olgunlaşma sürecini tamamlayan bebekler, ortalama 10-14 aylık olduklarında yürürler.
Acaba bu olgunlaşma süreci de mi kısaldı?, diye sormamak imkansız. Şuracıkta 9 aylık bebeği olanlarda bir araştırma yapsak, eminim ki, ‘’benim bebeğim sıralamaya başladı’’, diyenlerin sayısı oldukça fazla olacaktır.
Ailelerin Yürüteç Hakkındaki Düşünceleri
İşte bu noktada kış günlerinin yaklaştığı şu günlerde aileler bebeklerinin yerlerde emeklemesine karşı tepkili olabiliyorlar. Bunun da nedeni ‘’çocuğum üşütmesin’’ mantığıdır. ‘’Yürüteçte olursa onu yerlerden kurtarabilir, üşütmesini önleyebilirim, diye düşünen aileler çocuklarına dengeli, düşmeyeceği, ses çıkartan yürüteçler alarak, bebeklerinin oradan oraya yürüyerek giderken, çabuk yürüme işlevini kolaylaştırmayı amaçlarlar.
Yürüteçteki bir Bebek Sizce Özgür müdür?
Elbette değildir. Emeklerken bütün vücudundaki kasları kullanacağından kasları gelişir.
Evin her köşesini keşfe çıkar, dolayısı ile eşyalara dokunur, onları tanır,
Evdeki tehlikelerden haberdar olmaya başlar. (6 ay)
Bol bol hareket eden bebek, çabuk acıkacak, iştahla mamasını yiyecektir.
Ayakta durabilmek bile onun için bir başarıdır. Övülmek ister. Başardığında alkış gibi ödüller bekler, sevincini belli eder. Böylece kendine olan güven duygusu gelişir.
Çocuğunuzun hareketlerini kısıtlayan yürüteçte ise, başarma duygusunu tatması mümkün olamayacak, kaslarını yeterince kullanamayacak, her yere uzanamayacak, tehlikelerin neler olduğunu öğrenmesi bile gecikmeye uğrayacaktır.
Bedenini tam kullanamadığı, kısıtlı hareketinin olduğu yürüteçte yaş özelliğine uygun gelişimini tamamlayıp, olgunlaşması için oyuncaklara dokunması, iki bloğu üst üste koyması, nesneleri ağzına götürüp onu oral yolla tanıması gerekirken, yürüteçte bunları yapamayacaktır. Üstelik eline verdiğiniz bir oyuncak sürekli yere düşecek, siz yerden alıp ona verdiğinizde; ‘’ben ağladığımda istediklerim oluyor, her istediğimi ağlayarak yaptırabilirim’’ , mantığı gelişmeye başlayacaktır.
Bütün bu yazdıklarımdan sonra ne dersiniz, yürüteç mi?, özgürlük mü?
Kararlarını kendi alabilen ,aldığı kararlarda sonuçlarına da kendilerinin katlanacağı,Üstün DÖKMEN hocamızın dediği gibi suflör kullanmadan yaşamayı bilen gençler yetiştirmek ümidi ile…
Eğitimci Yazar: Emel ÖZDEMİR
22.10.2011