Neler yeni

Yemek Yeme Dürtüsü Bozuklukları

Emine Hoca

Kayıtlı Üye
Katılım
13 Eki 2011
Mesajlar
1,213
Beğeniler
3
#1
YEMEK YEME DÜRTÜSÜ BOZUKLUKLARI

Yemek yeme dürtüsü ile ilgili bozukluklar (kısaca "yeme bozuklukları"), vücut ağırlığı takıntısı, vücudun şekli ile ilgili olumsuz düşünceler ve beraberinde getirdiği duygulanım bozukluklarının olduğu özel bir hastalık grubudur. Bu tür bozukluklar kişinin genel vücut sağlığını etkileyecek kadar güçlü olan hastalıklardır. Anorexia Nervosa (Anoreksi), Bulimia Nervosa (Bulimi) ve Sınıflandırılamayan Yeme Bozuklukları olarak ana üç gruba ayrılırlar. Anoreksi yemek yemeyi tamamen durdurma, Bulimi aşırı yemek yeme ve sonrasında bu yenilenleri çıkarma girişimleri olarak tarif edilebilir. Sınıflandırılamayan yeme bozuklukları ise aşırı yemek yeme ancak daha sonra bunu çıkarma girişiminde bulunmama, yemeği çiğnedikten sonra yutmadan çıkarma ve diğer normaldışı yemek yeme alışkanlıklarıyla seyreden özel bir yeme bozukluğu türüdür.Yeme bozuklukları toplumda %3-10 arası sıklıkta görülür.
Bulimia NervosaAnoreksiden daha sık görülen bulimi adı verilen yeme bozukluğunda "tıkınırcasına" ve "boğulurcasına" yemek yeme nöbetleri vardır. Bu nöbetlerde kişi belli bir insanın yiyebileceği miktarın çok daha fazlasını çok daha kısa zamanda yer. Kişi yemek yeme ihtiyacını ve doygunluğunu hissetmez ve denetleyemez. Blumia, aşırı dozda yemek yeme işlemi sonrasında, uygun ve sağlıklı olmayan kilo kontrolü yöntemlerinin uygulanması şeklinde tanımlanabilir. Özellikle kusma, aşırı derecede diüretik ve laksetiflerin kullanımı ve çok zorlayıcı egzersizler yapılması blumia vakalarında en sık rastlanan kilo kontrolü yöntemlerindendir.Bulimik kişi bu kadar yemeği istemsiz bir şekilde yedikten sonra kilo alma kaygısına kapılır ve bundan sakınmak için parmaklarını gırtlağına yerleştirerek kusma refleksini başlatır ve midesindekileri boşaltır. Ya da laksatif (dışkıyı yumuşatan ilaçlar), diüretik (sıvı kaybını sağlayan) ya da lavman (barsak boşaltıcı) ilaçlarıyla bu gıdaları vücudundan uzaklaştırmaya çalışır. Bazı kişiler de yemek yeme nöbetleri sonrasında uzun bir süre hiç yemek yememe ya da çok ağır egzersizler yapma gibi yollara başvururlar. Blumia rahatsızlığı yaşayan bir kişi normalde pekçok insanın yiyebileceği miktarın çok daha fazlasını tüketir. Bu aşırı yeme şekli aslında kişinin aç olmasıyla ilgili değildir. Bu yeme bozukluğu tamamen kişinin içinde bulunduğu depresyon, stress ve vücudunu beğenmeme takıntısıyla ilgilidir. Blumia sorunu yaşayan bir kişi aşırı dozda yeme süresi içinde kontrolünü kaybeder ve ne bulursa yer. Bu yeme işleminin ardından çok kısa süreli bir sakinleşme dönemi yaşar. Bundan sonra da kilo alma korkusu ile ciddi bir pişmanlık, üzüntü ve hatta kendinden iğrenme duygusu yaşar. En sonunda da tüm yediklerini sağlıklı olmayan yöntelerle boşaltır.Bulimi özellikle kadınlarda ergenlik döneminin başlarında ortaya çıkar. Güzel görünmek için diyet uygulayan genç kız bunu başaramadığında sıkıntıdan kurtulmak için kontrolsüz bir şekilde yemek yer. Daha sonra da yukarıda anlatılan yollardan birine başvurarak bu kalorilerden kurtulmaya çabalar. Buliminin en önemli özelliği bu kontrolsüz yemek yeme ve çıkarma nöbetlerinin tekrarlayıcı ve kronik bir hal almış olmasıdır. Blumia ilk kez 1980li yıllarda bir yeme bozukluğu olarak adlandırılmıştır. Blumia problemi yaşayan kişiler son derece normal görünürler, bunların çoğu normal kiloda olup az bir kısmının ise kilo fazlası vardır. bir kişin blumia problemi yaşayıp yaşamadığını anlamak oldukça zordur. Çünkü bu aşırı yeme ve boşaltım işlemleri gizli yapılır. Bu kişiler blumia sorunu yaşadıklarını daima inkar ederler. Böyle bir kişi tek seferde en az 2000 kalori olmak üzere 5000-6000 kalorilere varan miktarlarda aşırı dozda yiyecek tüketebilirler ve bu yiyeceklerin çoğu tatlılar, dondurmalar ve fast food türü ürünlerdir. Ne yazık ki kişi bir günde birkaç kez bu aşırı yeme işlemini tekrarlar. Eğer ailenizde blumia problemi olan bir kişi varsa bilinizki çok ciddi derecede yardıma ihtiyacı vardır. Bu knuda siz onu yeme bozukluğu uzmanına gitmeye ikna etmelisiniz.Tabi bu arada size karsi çıkacaktır. Ancak bir uzman bu problemi çözümleyebilir. Blumianın tam olarak neden kaynaklandığına ilişkin bir bilgi bulunmamakla beraber, uzmanlar kişinin vücudundan memnun olmamasını, sürekli beden ölçüsü ve şekliyle ilgilenmesinin ve şişmanlama korkusunun blumiaya neden olabileceği görüşündedirler. Ayrıca bu konuda sorunlu aile geçmişi olanların, genetik yapısı uygun olanların ve beyin kimyasallarında bazı problem olanların da blumia problemi ile karşılaşabileceklerine dair bilgiler mevcuttur.

Tıbbı Komplikasyonlar:
1- diş mineleri sürekli tekrarlanan mide asidine maruz kaldığı için yıpranır
2- diş çürükleri ile birlikte sıcak ve soğuk besinlere karşı aşırı hassasiyet oluşur
3- tekrarlayan kusmadan dolayı salgı bezlerinde şişlik ve ağrılar oluşur.
4- mide ülseri
5- mide fıtığı
6- bağırsak fonksiyonları ve boşaltım problemleri
7- elektrolit dengesizliği
8- su kaybı
9- düzensiz kalp atışı ve ileri deredeki vakalarda kalp krizi riski
10- libido azalması ve cinsel isteksizlik
11- intahara eğilimli hale gelmek
Belirtileri
- kontrol edilemeyen zamansız ve aşırı miktarda yeme problemi
- aşırı yemenin ardından kusma veya ilaç kullanımı ile veya aşırı egzersiz yaparak yenilenlerin kilo yapmamsını sağlama çabası
- yemeklerden hemen sonra banyoya gitme
- depresyon ve kontrolünü kaybetme duygusu
- boyundaki salgı bezlerinde şişlik
- regl düzensizlikleri
- ağız içi ve diş problemleri
- boğaz ağrısı
- konsantrasyon kaybı
- kabızlık ve hazımsızlık
- aşırı halsizlik
Blumia ile ilgili olarak vücudun ön planda olduğu meslekleri icra edenler risk grubu içindedirler. Özellikle mankenler, fotomodeller, dansçılar, jimnastikçiler ve balerinler gibi. İstatistiki bilgilere göre lise ve üniversite öğrencisi bayanların %10'u blumia problemi ile karşı karşıyadırlar. Blumia problemi olanların %10'u erkektir. Bu kişilerin %10'u şideetli açlık, kalp problemleri, çeşitli ciddi komplikasyonlar ya da intihar dolayısıyle ölmektedirler. Her ne olursa olsun uzmanlar doğru zamanda ve doğru müdahale edilerek blumianın tedavi edilebileceğini belirtmektedirler.


Anorexia Nervosa Anorekside kişi yaşı ve boy uzunluğu için olağan sayılan en az kiloda olmaya çalışır, ancak ne kadar kilo verirse versin normal kiloda olduğunu kabul etmez. Anoreksi hastalığında kişi gıda alımını o kadar uzun bir süre durdurur ki, vücut ağırlığının %20-50 kadarını kaybedebilir. Örnek olarak 60 kilogram olan bir kişi kısa bir sürede 30(!) kiloya düşebilir. Anoreksik olan kişi beklenenin altında bir vücut ağırlığında olmasına karşın şişmanlamaktan aşırı korkar ve kendi vücut biçimini ve ağırlığını algılamada bozukluk vardır. Kilosunun normal veya düşük olduğunu inkar eder. Kendini kendi gözünde değerlendirirken vücut ağırlığı gerekenden çok daha önemli bir yer tutar.
Aşağıdakilerin varlığı halinde bu rahatsızlıktan bahsedilmektedir.

1-Bulunduğu yas grubu ve boy uzunluğu acısından normal kabul edilen en az kilo ya da bu ağırlığın üzerindeki bir kiloyu kendisi için uygun bulmayıp,kabul etmeme.
2-Yas ve boy göz önüne alındığında beklenenden daha düşük bir kilosu olmasına rağmen kilo almak veya şişmanlamaktan aşırı derecede korkma.
3-Kişinin kilosu ya da vücut şeklini algılayışında bozukluk vardır. Kişinin kendini değerlendirişinde kilo ya da vücut seklinin ,olağandan çok daha fazla ve anlamsız ölçüde bir yer kaplaması veya o anki kilosunun düşük olmasının öneminin farkına varmama.
4-Bayanlarda birbirini izlemesi gereken en az 3 adet döneminin olmaması
Bu rahatsızlığın kısıtlı ( bu durum yaşanırken kişide bir anda "patlayıncaya dek" yeme ya da kendini kusmaya ya da lavman- idrar söktürücüler ile yediklerini çıkarma davranışının olmadığı) tip ya da bu sayılan davranışların olduğu tiksinircesine yeme/ çıkartma tipi olarak 2 şekli vardır. Hastaların çoğunun düşünce içeriği yemek ile ilişkilidir. Kimileri kalan, artan, yiyemedikleri yiyecekleri bırakamayıp, biriktirir, bazıları da hiç yapamayacağı yemek tariflerini edinmeye çalışabilir. Topluluk içinde yemek yeme konusunda isteksiz davranabilirler. Başlangıç ta çevrelerinden ilgi ve beğeni görmek için , kendileri üzerinde kontrol sağladıklarını görmek amacıyla alınan besinleri kısıtlamaya başlarlar. Eski kilolarına ya da çevrelerinde görünüm olarak beğeni kazanan kişilerin kilosuna inmek için hedef belirler. Kendileri gün içinde farklı zamanlarda tekrar tekrar tartar Tıkınırcasına yeme-çıkartma tipine ait grubun alkol-madde kötüye kullanımı, daha çok duygusal durumda dalgalanmalar ve cinsel aktivitelere sahip olup, dürtülerini kontrollerinin daha zor olduğu gözlenmiştir. Kişiler kilo kayıplarını arttırmak için fiziksel egzersizler yapar ya da yorucu fiziksel uğraşılar içine girerler. Öyle ki kişi daha çok enerji harcayıp, kilo verebilmek için oturmayıp, ayakta durmayı yeğleyebilir ya da durduğu yerde el ve ayaklarını hareket ettirebilir. Kişinin toplumsal ilişkileri azalabilir. Sadece is, fiziksel egzersiz ve kilo düşünceleri ile ilgilidir. Bir deri bir kemik kalsa bile kilolu olduğu düşüncesindedir. Kişiler kendilerine listeler hazırlayarak kendilerine yasakladıkları yiyecekleri belirterek, bunları yemeyeceklerine yeminler ederler. Yarim kilo bile almaları onları zayıflıktan şişmanlığa geçtikleri seklinde düşündürür. Uzun sure bir konuya dikkatlerini veremezler . Kendilerine güvensizlik yoğun bir şekilde kendini hissettirmektedir. Gitgide sosyal çevrelerini kısıtlarlar. Çocuk gelişiminin erken evrelerinde, anne-çocuk iletişiminde çocuğun kendi başına,özgür davranışları üzerine yapılan müdahalelerin önemine dikkat çekilmektedir. Anoreksia başlangıcı sonrasında genellikle obsesif- kompulsif davranışlar başlayabilir. Özellikle temizlik saplantıları ( ev temizliğine yönelik aşırı aktiviteler gibi) ve ders çalışma ile ilgili saplantılara rastlanabilir. Cinsel gelişimlerinde sorun olduğu gibi , cinsel isteksizlik ve diğer cinsel sorunlar da beraberindedir. Bu kişilerde hastalığın yol açtığı vücutsal değişimler: Hastalarda kansızlık, vücut su- tuz dengesinin bozulması, kanda kolesterol ve üre düzeylerinin artışı, karaciğer enzimlerinin yükselmesi, tiroid bezi hormonlarının düşmesi, kadınlarda ostrojen dediğimiz kadınlık hormonu ,erkeklerde testesteron denen erkeklik hormonu düzeylerinde düşme sonucu cinsel işlevlerde azalma, kalp atımında azalma ve düzensizlikler, beyin boşluklarının beyin dokusuna oranla kapladığı hacmin artışı oluşabilmektedir. Kimlerde görülmektedir: Bu rahatsızlık düzenli ve bol çeşitli yemek yeme olanaklarının olup, göze hoş görünmenin zayıf bir vücut yapısı ile paralel düşünüldüğü bati toplumlarında, kentsel alanlarda daha çok gözlenmektedir. Hastaların % 90-95 i kadındır. Anoreksia nervosa genç kızlarda % 0,5 oranında saptanmakta, genellikle 12-25 yas arasında rastlanmaktadır. Son yıllarda yurt dışında yapılan çalışmalara göre hastalığın yüz bin kişide 15-20 arasında görüldüğü saptanmıştır.

Rahatsızlığın oluşumunda etkili risk faktörleri:
- Yaşanılan sosyo-kültürel çevrenin etkisi ile zayıflığın kesin güzellik ölçütü olması durumu yaygınlaştırmaktadır. Bazı mesleki alanlar ( hosteslik, modellik, dans ve müzikle uğraşanlarda) bu yüzden özellikle risk altındadır.
-Bu rahatsızlığı olanların ailelerinde depresyon, alkolizm, şişmanlık ve gene bir yeme bozukluğuna daha çok rastlanmaktadır. Bu kişilerin annelerinin daha çok diyet yapıp,yeme bozukluğunun olduğu, sürekli diyet yapma düşünceleri ile haşır nesir oldukları, kızlarının da diyetleri konusunda yoğun düşünceler içinde olabildikleri gözlenmiştir.
- Aile yapıları itibariyle, bağımsız hareket serbestisinin verilmediği ve aile işleyişi açısından yeterli keyif alınmayan doyum sağlanamayan ilişkilerin varlığı.
-Öncesinde var olan aşırı şişman beden yapısı
-Çocukluk cağı başlangıçlı diabet ( seker hastalığı) varlığı
- Geçmişte yaşanan cinsel, fiziksel tacizler.
Rahatsızlıktaki kişisel düşünce yapıları:
- Kişisel açıdan kendilerini yardıma muhtaç ama yardim edilemez görürler
- Kendi ve çevreleri üzerindeki denetimi kaybetme korkuları vardır.
- Aşırı bir şekilde başkalarının görüşlerine bağımlı olarak özgüvenlerini koruyabilen, onların yeterli ya da olumlu desteği olmadığında kendilerini bir hiç olarak görürler -
Bir şey ya tam olmalı ya da hiç olmamalı seklinde bir düşünce yapısı olan kişilerdir.
Hastalığın seyri: Hastaların yarısının ilerleyen donemde iyileştiği, dörtte bir oranında hastanın kısmen iyileştiği, ancak bir miktar yakınmalarının sürdüğü belirlenmiştir. Hastalık sonucu olum oranının % 5 civarında olduğu gözlenmiştir.
Hastalığın gidisine olumsuz etki yapan faktörler:
-Ailede aşırı geçimsizlik, tartışmalı ortam
-bulimianın hastalığa eslik etmesi
-Kusma, dışkılamayı arttırıcı ilaç kullanımları
-Obsesif-kompulsif, histerik, depresif, nörotik davranış yapıları, zeminde bulunan psikiyatrik sorunlar nedeniyle, kişide vücutsal yakınmaların fazlaca gündeme gelmesi (gastrit, kolit vb.)
-Hastalığı inkar eden davranışlar içine girilmesi.
Hastalığın gidisini olumlu etkileyen etmenler arasında ise erken başlangıç yaşı, hastalığı kabul etmek ve kendine güvenen bir kişilik yapısının bulunması sayılmaktadır.
Tedavi: Psikoterapide hastanın kendi duygularını uygun bir şekilde ifade edebilmesi, yeme davranışı üzerine kurulu yanlış düşünce tarzının değiştirilmesi, vücuduna yönelik olumsuz algılamaların düzeltilmesi, özgüvenin oluşturulması, kişilerarası sorunların belirlenip, çözümüne yönelen bir yaklaşımın oluşturulmasına çalışılır.Tedavide davranışçı terapi, aile terapisi ve grup terapisi kullanılabilir.Bulimia başlangıç dönemi, anoreksia nevroza en ileri derecesidir.

Bulimia ve anoreksia riski?

Çocuğu şişmanlığa iten etkenlerden biri de aile baskısıdır. Özellikle çocuğun büyüme ve gelişiminde en büyük görev anneye düşer. Zamanının büyük kısmını çocuğuna adamış anne, kendi kalıpları içerisinde en iyisini yapmaya çalışır. Ama bazen bu düşünceler çocuk üzerinde ters tepki yapabilir. Çocuk dünyaya gelince anne sütü ile beslenir. Zamanı gelince de ek besin alımları devreye girer. Bu süreçte annenin en önemli ilkelerinden biri çocuğunun iyi beslenmesidir. Anne bazen kendisi de farkında olmadan çocuğu büyük bir baskı altına sokabilir. Bir takım ödüllerle ya da cezalarla çocuğu yemek yemeye zorlama denemeleri oldukça hatalıdır. Zamanla çocuk sevdiği bir yemek gördüğünde bir oturuşta 2-3 porsiyon yer. Bunu tükettikten sonra da suçluluk duygusuna kapılır. Ya kendiliğinden ya da çevresinden aldığı yanlış duyumlarla kusma nöbetleri başlar. Bu durum alışkanlık haline gelince de aşırı yeme duygusu diye tanımlanan "Bulimia nevroza" yerleşmiş olur. "11-12" yaş grubundaki genç kızlar, ergenlik dönemine girmeleriyle başlayan "17-18" yaş grubuna kadar devam eden bir takım anatomik değişiklikler karşısında kendilerini şişman hissederler. Son zamanlarda erkek çocuklarında da sık görülmekte olan anoreksia, bu kişilerin kendilerini şişman hissetmelerinin sonucunda bir hastalık olduğu benimsenmeden bir takım yanlış kilo verme yollarına başvurmalarıdır ki buna "bulimia nevroza" denir. Bulimia nevroza olan kişiler aşırı yemekten sonra suçluluk hissedip boğazlarına parmak sokarak kusma yoluyla yediklerini çıkarırlar.
Anoreksia ve bulimia arasındaki fark...
Anoreksia ile bulimia arasındaki farklılık; kusma işlemini yapa yapa bulimianın belli bir noktadan sonra alışkanlık haline gelmesidir. Hatta, ideal kilonun altında olmasına rağmen, kendini hala şişman zannedip olumsuz faktörlere devam edilir ve ölümle sonuçlanabilir. Son zamanlarda kız ve erkek çocuklarda bulimia nevrozanın yanında anoreksi vakalarına da rastlanmaktadır. Anoreksia nevroza özellikle kız çocuklarında yemek yememek ve çok az uyumak gibi neticelere yol açan sinirsel bir durumdur. Kişi sürekli çok kilo aldığını düşünerek bunu bir takım yollarla kontrol etmeye başlar. Ölümle sonuçlanabilen bu durumda anne babalara tavsiyemiz; "Dikkatli olmaları ve uzmanların tavsiyelerini önemsemeleridir".

Yeme bozuklukları kimlerde daha sık görülür?
Genç kızlar ve daha az oranda genç erkekler sıklıkla diyet yaparak hayal ettikleri kişinin vücut yapısına kavuşmaya çalışırlar. Bu, erişkinliğe adım atma sürecinde hemen herkesin yaşadığı normal bir durumdur. Ancak bazı risk faktörleri ve özellikle de vücudun görünümü hakkındaki önyargılar güçlü olduğunda vücut imajı yaşamın odak noktası olmaya başlar ve bu da yeme bozuklukları oluşmasına neden olur.İstatistikler yeme bozukluklarının genel olarak kadınlarda daha sık olduğunu göstermektedir. Ancak erkeklerin yeme bozukluklarını daha etkili bir şekilde gizlemeyi başarabilmeleri bu oranlara etki edebilir. Yeme bozukluğu olan kişilerde homoseksüellik, aseksüellik, depresyon, anksiyete (kaygı), kişilik bozuklukları ya da uyuşturucu madde kullanımı daha sık görülmektedir. Vejetaryenler, atletler ve ölümcül kronik hastalığı (kanser gibi) olanlarda da yeme bozukluklarına daha sık rastlanır. Tüm bu risk faktörleriyle yeme bozuklukları arasındaki neden-sonuç ilişkisi tam olarak aydınlatılmış değildir. Altta yatan daha temel bir neden hem yeme bozukluklarına hem de diğer bozukluklara yolaçıyor olabilir.Kişilik bozuklukluğu, yeme bozukluğu geliştirme açısından ciddi bir risk faktörüdür. Yeme bozukluğuyla beraber olan kişilik bozuklukları arasında en önemlileri çekingen tip, borderline tip ve narsistik tip kişilik bozukluklarıdır.Çekingen tip kişilik bozukluğunda eleştirilmekten, beğenilmemekten ya da reddedilmekten aşırı korku ve bu nedenle de toplumsal ilişkileri mümkün olduğunca sınırlama söz konusudur. Bu kişiler yeni kişilerle tanışmaktan, kendilerine yeni olan faaliyetlerde bulunmaktan, yeni yerlere gitmekten mümkün olduğunca kaçarlar. Borderline tip kişilik bozukluğunun en temel özellikleri kişilerarası ilişkilerin tutarsız olması, öfkelenme duygusunu kontrol edememe, kendine zarar verici davranışlarda bulunma (aşırı sigara ve alkol kullanma, hızlı araba kullanma, tıkınırcasına yemek yeme gibi), kendini tam olarak algılayamama, yineleyen intihar tehdidleri ya da girişimleridir.Narsistik tip kişilik bozukluğunun en temel özellikleri ise kendisini olduğundan daha üstün ve önemli görme, özel ve eşi bulunmaz biri olduğuna inanma, toplumda kayırılması gerektiği duygusunu taşıma ve bu yüzden kuralları çiğnemeye eğilim gösterme, gereksiz hak iddia etme, başkalarının duygu ve ihtiyaçlarını tanıyamama, küstah davranışlar sergilemedir
Yeme bozukluklarının diğer nedenleri Kalıtsal faktörler, yetiştirilme özellikleri, kültürel özellikler (toplumun kiloya bakış açısı), biyolojik özellikler (beyin biyokimyasına ait özellikler) kişinin yeme bozukluğu geliştirmesine önemli katkılarda bulunur. Son çalışmalarda A grubu beta hemolitik streptokoklarla oluşan bademcik ve üst solunum yolu enfeksiyonları ve Ebstein Barr virüsüne bağlı gelişen enfeksiyöz mononükleoz ile yeme bozuklukları arasında bir ilişkiden bahsedilmektedir.

Yeme bozukluklarının sonuçları
Bulimik olan kişiler normal kiloda oldukları sürece hayatı tehdid edici sonuçların ortaya çıkma riski düşüktür. Ancak anoreksi ölümle sonuçlanabilen ciddi bir durumdur.Bulimik yeme bozukluğunda diş problemleri, kullanılan ilaçlara bağlı olarak şişkinlik, su tutulması ve vücutta ödemlere (şişlikler) sık rastlanır. Aşırı kusmaya bağlı olarak sıvı ve elektrolit kayıpları, halsizlik, mide problemleri, yemek borusunda aşırı kusmaya bağlı divertikül (fıtıklaşma) ve yara, aşırı ishale bağlı rektumda (kalınbarsağın son kısmı) incelme sık görülür. Anorekside ise durum daha ciddidir ve ölüm riski %4-20 arasındadır. Ölüm, hastalığın yarattığı fiziksel problemlere bağlı olabileceği gibi, beraberinde varolan psikiyatrik bozukluklara bağlı intiharlar sonucunda da oluşabilir. Anoreksik kişilerde kalp hastalıkları, aşırı derecede tansiyon düşüklüğü, kolesterol yükselmesi sık görülür. Kalpte ritm düzensizlikleri ve kalp yetmezliği aşırı boyutlara vardığında ölüme neden olabilir. Anoreksik hastalarda stres hormonlarınındaki artış, östrojen hormonunun azalması ve tiroid hormonu salgısındaki bozukluklar amenore (adet görememe), infertilite (kısırlık), osteoporoz (kemik erimesi) nedeni olabilir. Anoreksik hastalar gebe kaldıklarında da artmış düşük riski, bebeklerinde gelişme geriliği ve anomali riskinde artış ile karşı karşıya kalırlar.Anoreksi uzun süre devam etiğinde beyinde ve sinir sisteminin diğer kısımlarında kalıcı hasarlara neden olabilir.

Yeme bozuklukları nasıl tedavi edilir?
Yeme bozuklukları bariz hale geldiğinde kişinin yakınları veya kendisi tedavi için zaten hastaneye başvurur. Ancak böyle bir aşamada tedavi oldukça zor olabilir. Önemli olan yeme bozukluğunun erken tanınması ve tedavi için en erken dönemde başvurulmasıdır. Tedavide ön planda kiloyu normale getirici tedavi uygulanır. Bunun için sıklıkla hastanede yatarak tedavi gerekir. Tedavi dahiliye uzmanı, (kadınlarda) kadın hastalıkları ve doğum uzmanı, psikiyatri uzmanı ve psikolog, gerekli durumlarda genel cerrahi uzmanının (yemek borusu ya da barsaklardaki bozuklukların ameliyatla tedavisi gerektiğinde) bir ekip halinde hareket etmesiyle mümkün olur.Yeme bozuklukları konusunda kişilere düşen görev kendilerinde veya yakınlarından birinde yeme bozukluğuna ait belirtiler gözlediğinde en kısa zamanda tedavi için başvurulmasını sağlamaktır.
Kişinin inanması...
Diğer bir önemli noktaysa kişinin önceden bunu başaracağına inanması ve buna göre tedaviye başlamasıdır. Burada anneye düşen en büyük görev bebeklikten başlayarak tüm çocukluk evresinde çocuğunu aşırı ve zoraki yemeğe zorlamamaktır. Bırakın yemek yemesin, nasıl olsa bir müddet sonra acıkacaktır. Acıktığında anne olarak doğru besine yönlendirirseniz, onun için en iyisini yapmış olursunuz. Tüm anneler, çocuğunuz kiloluysa ve bulimia veya anoreksia nevrozaya yakalanma riskini taşımasını istemiyorsanız, sabırlı olun beslenme konusunda bilinçlenmeye çalışın.
Anoreksia ile bulimia arasındaki farklılık; kusma işlemini yapa yapa bulimia belli bir noktadan sonra alışkanlık haline geliyor.

Alıntıdır
 

Forum istatistikleri

Konular
18,892
Mesajlar
30,368
Kullanıcılar
27,851
Son üye
Mfbos
×